23 Mayıs 2011 Pazartesi

Af

Herkesi affedersin. Bir gün..Esra’ya…
                                   Ece Temelkuran


Annemi dahi anımsamayı terk ettiğim anlar.. Ara sıra nabzımı hissettiren cümleler dışında başka hiçbir şey yok.. Ben bile.. Yalnızlığımın farkındalığının gücü bile.. Cılız birkaç heyecan..Bisiklete binmek, yeşile uzanmak, bebek koklamak.. Topu topu hepsi bu… Paylaşılmadan unutulmaya yüz tutan onca film işlemesi. Üstelik isim hafızam da eskisi gibi değil.  'Artık daha az inciniyorum' cümlelerim de hala külliyen yalan..Odam sisli.. Nikotin genzimi gıcıklıyor sabahları.. Ne kadar beyazın tarafındaysam o kadar içeri bulaşıyor dışarının lekesi. Öyle puantiyeli de değil hani. Kötü bir fırçadan öfkeyle fırlamış, zifiri..Öfkeyi de geçiyor insan. Öfke bazen tüm insanları affetmekten daha samimi halbuki. Ki hangi tokat miladı olamamıştır birilerinin. Mesela benim ilk hatırladığım dört yaşımdaydı.  Ben o zamanlar kırk yaşımdayım dediğimde çocukluğuma vururdu çoğu. Masalarda anlatılarak çoğalan kahkahaydı cümlelerim..Babamı affetmek yirmi yılımı aldı oysa. Onu anladığım an ise tuhaftır öfkeyi bildiğim yaşlardı. O yaz akşamı eve karpuzu ben getirdim. Babam emekli olmuştu. Ben emekleyen bir öğretmen.. Bu yaşıma rağmen kendime güvenememeyi öğretemeyen ..
Hamdım, piştim derken yanık kokuları sardı zihnimi,bedenimi...Perdeleri açılmamış bir odada yedi ay yaşadım. Tabakların fısıldaşmalarını saymazsak. Ve bazı geceler karanlık diye gölgesinde uyuduğum ensemdeki nefesleri. Hani uyuyakalmak için yalvarır insan bu zamanlarda.. Bu zamanlarımı anladığını iddia eden herkesi de eksilttim hayatımdan..Güzel anlarımı  özlemeyi unuttum.Sessizliği bastırmak adına eşlik ettiğim şarkıları da ağzıma almadım bir daha. Evreni soluduğum birkaç an için sabaha kalan baş ağrıları.. Bu teşbihler de anlaşılma telaşından. Ağzıma bu lanet nerden bulaştı bilmem ama neyi güzel ansam zamanla yarışıyor tükenmek telaşıyla.
Acıya yaklaştığında odama doluşanlar oldu. Asil ve yalın acılardan uzak bencilliğe ve yadsımaya ve de yüceltmeye boğulmuş ağrılarıyla. Çünkü ben onların 'iyiki'leriydim bu anlarda. Cesaret edemedikleri. Zaman makineleri. Birkaç  yıl öteleri.. Oysa hiç iç geçirmedim yerlerinde olmak adına. Hiçbiri zaman kokulu bir nesne kadar kıymetlenmedi bende. Üstelik telaşım varoluşum değil yokoluşumdu o aralar..Ölümümle meşguldüm tanrıya mehter marşıyla yürüdüğüm şu günlerde! Yüz hatlarım kadar duruşum da netleşmişti. Ve bazı evreni ruhuma doldurduğum o şarap tatlı tarifsiz anların dışında da bir şeyim yoktu..Bir ölü dinginliği ve netliğinde geçen günler..Ruhumla sesteş tutkulu cümleler dışında elde avuçta bir şey kalmadığı günler. Rüyaların ve ampulle başlayan günlerin yorduğu zamanlar hani..Nerdesiniz ulan! Nerde bu heterojen söylemler.Ağzımı rafinerisinden geçirmeden sövesim var aslında hepinize. Yok. Aslında affettim hepinizi..Sadece halim yok...24/05/11 Denizli

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder