Dört yaşında ticarete atıldım
Erdem uğruna dört yaşımda sattım gamzelerimi
Çok güldüm
Hayat geldi başıma
Atlas gibi hissettim yükünü dünyanın
Kaldıramam dedim
Tam on sekiz yıl geçmiş
Susmayı erken öğrenmişim
Tam ortasında
Hayır tam başında
Tokatla bölünmüş şevkim
Lal olmuşum o gün
Kahkahadan dolan gözümün yaşlarının
Ojelerim gibi kana bulandığını
Yazarım ancak
Masanın altında tutarken yasımı
Ellerimi birbirine sürterek ısınmayı
Geceyi beklerken çıkmak için
Sabretmeyi acıyla donarken zaman
Yazarım
Şefkati bir bebeği okşarken öğrenmişim
Yendiğinde öfkeni bir baba
Ciddiye aldığım evciliklerde bir anne olabilmeyi
Gülücükle kapıda birini karşılamayı
Sırf yazmak için hatta
Erkenden sökmüşüm alfabeyi
Ruhum hep dört yaşında kalmış
Yatalak bir hasta gibi büyütmüşüm bedenimi
Hayatıma aldıklarım hep hırsızmış
Soymuşlar önce
Çırılçıplak
Bakışlarının her bir darbesi
Bin tövbe olmuş günahlarına
Anne olmuşum kimine
Baba ötekine
Eş dost
Tanrıcaları olmuşum
Ama en çok da tanrının fahişesi
Bir matem gibi kutluyorum yaşlarımı
Her yıl dört yaşıma giriyorum
Çıkıp masanın altından
Kimse kalmadığında
Ve ne olursa olsun
Sürüp kırmızı ojelerimi
Ve bir kadeh şarap
O gün tüm cümlelerimi kırmızı mürekkeple yazıyorum
Kanatıyorum ne varsa
Bir bulantı içinde
İçimde evet
Kaç hayalin tohumu saklı ruhumun bakireliğimde
Kaç içime çek(e) mediğim nefes
(Aralık 2009)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder